15 Mayıs 2009 Cuma

Domuz Gribi

Johnson Diversey tarafından hazırlanmış bir bilgi düştü maillerime, paylaşmak isterim.

Domuz Gribi Nedir?

Domuz Gribi, A tipi influenza (grip) virüsü ile oluşan ve aslında domuzlar arasında salgın yapan bir hastalıktır. Đnsanlara pek bulaşmamakla birlikte, domuz, kuş ve insan gribi virüslerinin oluşturduğu mutasyon, bu hastalığın insanlar arasında da yayılmasına yol açabilmektedir. Nitekim A/H1N1 tipi virüs, Mart ayı sonundan bu yana Meksika ve ABD’nin güneyinde yaygın olarak görülmüş ve bu hastalığa bağlı olarak çok sayıda insan hayatını kaybetmiştir.

Hastalığın Belirtileri
Domuz Gribi’nin belirtileri, normal insan gribi ile aynıdır. Titreme ile başlayan yüksek ateş, ileri derecede halsizlik, boğaz ağrısı, öksürük, şiddetli baş ve vücut ağrısı karakteristik belirtiler arasındadır. Bazı kişilerde kusma ve ishal de olabilir. Hastalık zatürre ve buna bağlı solunum yetmezliği ile hayatı tehdit edebilmektedir.

Nasıl Bulaşır?
Influenza A (H1N1) virüsünün sebep olduğu Domuz Gribi, mevsimsel insan gribi ile aynı bulaşma yollarına sahiptir. Hasta kişilerin aksırık ve öksürük ile çevreye saçtığı virüsler, hastalığın hızla yayılmasına yol açar. Hasta kişilerin aksırma, öksürme, burun silme gibi eylemler sırasında ellerine bulaşan virüsler, kapı kolu, elektrik düğmesi gibi herkesin kullandığı nesnelere temas ve el sıkışma ile sağlıklı kişilerin ellerine ve daha sonra ağız, burun ya da göze temasla vücuda girerek hastalığın başlamasına yol açar.

Hastalık, Ne Kadar Süreyle Bulaştırılabilir ?
Virüs bulaşmış kişiler, henüz hastalık belirtileri göstermeden 1 gün öncesinden ve hastalandıktan itibaren de 7 gün süreyle hastalığı bulaştırabilmektedir. Bu nedenle, henüz sağlıklı görünen kişilerden bile hastalık unutmamak gerek.

Nasıl Korunulur?
En önemli korunma yolu hasta olduğu bilinen kişilerden uzak durmak ve sık sık el yıkamaktır. Kapalı, havasız ve çok kişinin bulunduğu ortamlar bu açıdan risklidir. Hastalığın salgın yaptığı hallerde maske ile ağız ve burunun kapatılması da yararlıdır. Ayrıca, genel sağlık kurallarına dikkat etmek, yeterli uyumak, aşırı yorgunluklardan kaçınmak, temiz havada hafif sporlar yapmak, bol sıvı almak, taze sebze ve meyve yemek de etkili önlemler arasındadır.

İlacı Var Mı?
Evet. Kuş Gribi salgınında da gündeme gelen ve etkin maddesi oseltamivir ve zanamivir
olan antiviral ilaçlar hastalığın başlangıcında kullanıldığında tedavi edebildiği gibi, bulaşma
halinde koruyucu olarak da işlev görmektedir. Bu ilaçlar, vücudun savunma mekanizmasını güçlendirdiği için hastalığın ilk 2 günü içinde kullanılmış olması önem taşımaktadır.

Çocuklar Daha Çok Bulaştırabilir!
Hasta kişiler 7 gün süreyle virüsü başkalarına bulaştırabilirler. Ancak çocukların, özellikle küçük çocukların bünyesinde virüs çok daha uzun yaşayabildiğinden bu
süre iki haftaya kadar uzayabilir. Çocuklar oyun sırasında ya da okullarda hastalığı birbirlerine çok daha kolay bulaştırabilir.

Domuz Eti Yemek ile Domuz Gribi Bulaşır Mı?
Virüs gıdalarla bulaşmıyor. Domuz eti yemenin bulaşmada bir etkisi yok. Ayrıca, domuz eti yememek de koruyucu bir avantaj yaratmıyor.

Virüsler Vücut Dışında Yaşayabiliyor Mu?
Virüslerin vücut dışında da 2 saat civarında canlı kalabildikleri biliniyor. Virüsler, aksırma ya da öksürme sırasında saçılarak doğrudan ya da hasta kişilerin elleri aracılığıyla masa, telefon ahizesi, kapı kolu, elektrik düğmesi gibi yüzeylere dokunmasıyla bulaşır. Ve burada 2 saat civarında canlı kalabilir. Bu yüzeylere temas ettikten sonra eller yıkanmadan, ağız, burun ya da gözle temas ettiğinde virüs bulaşabilir. Ellerin bol sabunla ve tercihen sıcak su ile 15-20 saniyeden az
olmayacak süre yıkanması, yıkama olanağının olmadığı dezenfektanları veya alkol bazlı diğer dezenfektanlarla dezenfekte edilmesi gerekir.

Hastalığı Bulaştırmamak İçin Ne Yapmalı?
  • Hasta kişilerin başkalarıyla teması önlenmeli.
  • Öğrenciler okula, çalışanlar işe gitmemeli.
  • Aksırma ya da öksürme sırasında ağız ve burun mendille kapatılmalı ve mendil çöpe atılmalı; mendil kullanılamadığı durumlarda ağız ve burun elle kapatılmalı, sonrasında eller sabunla yıkanmalı.
  • İyice iyileşinceye kadar başkalarıyla öpüşmekten hatta el sıkmaktan kaçınılmalı.
  • Hastalık hafife alınmamalı; bir kişide hafif geçen hastalığın bir diğer kişide ölümcül bir etki yapabileceği unutulmamalı.
Hastalık Başladıysa…
Çevrede grip belirtileri varken, kendisinde de yüksek ateş, baş ve vücut ağrısı, boğaz ağrısı, burun akıntısı, bulantı, ishal gibi grip belirtileri gören kişiler, hemen bir doktora başvurmalı; grip araştırması ve gerekirse tedavi yaptırmalıdır. Hastalık belirtileri varsa, başkalarıyla temastan olabildiğince uzak durulmalı ve mümkün olduğu kadar istirahat edilmelidir.

Aşağıdaki belirtileri gösteren kişiler hemen bir acil servise başvurmalıdır:

Çocuklardaki Belirtiler
1. Nefes darlığı ya da çok hızlı nefes
2. Morarma
3. Yeterli sıvı alamama
4. Uyandırılamama, ya da aşırı dalgınlık
5. Aşırı hırçınlık
6. Döküntüyle birlikte aşırı ateş
7. İyileşti derken ateşin tekrar çok yükselmesi

Yetişkinlerdeki Belirtiler
1. Nefes darlığı veya nefes yetmezliği
2. Göğüs ya da karında ağrı, basınç hissi
3. Şuur bulanıklığı
4. Aşırı ve devam eden kusma

Domuz Gribi Salgını Ne Kadar Tehlikeli?
Domuz Gribi, insanlık tarihinin en yoğun ölüme sebep olan hastalığı olarak bilinen İspanyol Gribi salgını kadar tehlikeli gözükmüyor. Ancak buna rağmen hastalığa yakalananlarda ölüm oranı %10 civarındadır. Bu salgın Kuş Gribi hastalığından daha önemlidir; çünkü Kuş Gribi, kanatlılardan insanlara bulaştığı için tehlike daha azdır. Oysa, Domuz Gribi insandan insana da bulaşabildiği için çok hızlı bir şekilde yayılabilir. Virüs bulaşmış olmasına rağmen henüz hasta olmayanların da hastalığı bulaştırabilmesi salgın olasılığını arttıran bir faktördür.

Türkiye’de Durum Ne?
Henüz Türkiye’den bildirilmiş bir vaka bulunmamaktadır. Ancak Avrupa ve Ortadoğu’da vakalar görüldüğüne göre, Türkiye’nin de geçiş bölgesi olması nedeniyle vakaların ortaya çıkmaması için bir neden yoktur. Bu nedenle yoğun önlem almakta gecikmemek gerekir.

Kaynak tarihi: 28 Nisan 2009


******************************************************************************
Diğer bir bilgi de;

Domuz Gribi Virüsünün görüldüğü ülkeler aşağıdaki harita üzerinde gösterilmektedir. Lütfen aşağıdaki internet sitelerinden güncel bilgileri kontrol ediniz:

http://news.bbc.co.uk/2/hi/americas/8021547.stm

http://www.who.int/csr/don/2009_05_04/en/index.html

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Bebeklerin sinsi düşmanı: Müzik klipleri

Kısaca "Gelişim bozukluğu" diye tanımlanan ve son yıllarda tüm dünyada tam altı kat arttığı belirlenen otizm, uzmanlarca büyüteç altına alındı. Ve otizmin izini süren tıp dünyası, şaşırtıcı bir bulguya ulaştı. "Klip Sendromu" adı verilen bu sendrom yüzünden tüm bebekler tehdit altında. Pek çoğumuz minik bebeklerimizi oyalansın diye televizyon karşısına oturtur, hatta televizyona gösterdikleri ilgiyi büyük bir sevinçle karşılarız.

Bu arada kendimizce önlemler alır abuk subuk görüntülerle karşı karşıya kalmalarını önlemek için genellikle de müzik kanallarını açarız. Ama anlaşılan o ki; biz bebeğimizin ilgisini müziğe olan kabiliyeti ve yatkınlığıyla özdeşleştirirken, o izlediği her kliple biraz daha içine kapanıyor, biraz daha yaşamdan kopuyor. Minicik beyni, başa çıkamayacağı sınırsız karanlıklara boğuluyor.


TELEVİZYONDAKİ TEHLİKE

Marmara Üniversitesi Odyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ferda Aktaş izledikleri müzik klipleri nedeniyle "Otizm" le karşı karşıya kalan bebek sayısının her geçen gün biraz daha arttığına dikkat çekerek, "Aileler çocuklarında konuşma gecikmesi, dalgınlık ve konsantrasyon bozukluğu şikayetleri ile başvuruyor. Bu çocukların ortak özellikleri özellikle 0-2 yaş arasında sürekli müzik klibi seyretmeleri. Hastalık, televizyon kesinlikle yasaklanıp özel eğitim programları uygulanarak, dört yaşına kadar önlem alınırsa önlenebiliyor. Ancak dört yaşından sonra tedavisi mümkün değil" diyor. Kliplerin çocuk beyni üzerinde bu denli zararlı olduğu fikrini ortaya atınca Prof. Dr. Ferda Aktaş da bir hayli tepki görmüs. Ancak uluslararası kongrelerde de sunduğu tebliglerle sendrom konusunda sadece aileleri değil meslektaşlarını da uyarıyor.

Konuşmanın öğrenilmiş bir davranış olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Ferda Aktaş, "Aileler nedense konuşmanın otomatik olarak öğrenildiğini zannediyorlar. Doğal ortamda çocukların dudak şekilleri, ses ve cümleler arasında bağlantı kurması gerekli. Ancak televizyon çocukların öğrenmesini engelliyor. Çünkü göz bağlantısı kuramayan çocuklar dudak hareketleri ile sesi birleştiremiyor. Televizyon sesi yüksek olan bir ortamda da çocuklar anne ve babalarının sesi yerine televizyon sesini algılar bu da onların beyin yapısının karışmasına neden olur. Çünkü dudak şekilleriyle çıkan ses arasında bağlantı kuramazlar" diye konuşuyor.

YOKSA DUYMUYOR MU?
"Klip sendromu" teşhisi konulan hastalardan biri henüz yirmi dört aylık olan minik Berkan. Geçtiğimiz aya kadar ailesi Berkan'in ağzından anlamlı tek bir cümle dahi duyamamış. Berkan kendi adına bile tepki vermiyormus. Anne Meltem Kadıoğlu, "Önce işitme problemi olduğunu düsünüyorduk. Ancak televizyonda müzik klipleri olduğu zaman kendisini olduğu gibi o yöne sabitliyordu. Nerede olursa olsun televizyona yönelip sanki büyülenmiş gibi duruyordu. Çalıştığımız için bakıcı ile kalıyordu. Bakıcısı onu oyalamak için bütün gün klip seyrettiriyordu. Açıkçası ben de bunda bir sakınca görmüyordum çünkü ben de ev işleriyle uğraşırken zaman zaman aynı şeyi yapıyordum" diyor.

İLK SORUNUN YANITI EVET

Trabzon'da yaşayan Kadıoğlu Ailesi oğullarının bir türlü konuşmadığını fark edince soluğu İstanbul'da, Marmara Üniversitesi Hastanesi'nde almış. "Şikayetimizi söyler söylemez Berkan'ın çok klip izleyip izlemediğini sordular" diyor Meltem Kadıoğlu. Genç kadından aldıkları, "Evet" yanıtının ardından ayrıntılı bir incelemeye girişen doktorlar sonunda teşhisi koymuşlar. "Klip Sendromu" Teşhisin ardından evde televizyon açmadıklarını ve Bertan'la sürekli önün anlayabileceği şekilde konuşmaya çalıştıklarını anlatan Kadıoğlu, "Ona dokunmamıza, öpmemize bile izin vermezdi. Bir ayda çok şey değişti. İsmini öğrendi. Televizyon kapalı olduğu için ara sıra huzursuzlanıyor ama hemen dikkatini başka şeylere yöneltmeye çalışıyoruz" diye anlatıyor zorlu tedavi sürecini.

BANA İNANMIYORLAR

Rüzgar'da aynı sendromun kurbanı. Ailesi Rüzgar üç yaşındayken, yani beş yıl önce fark etmiş oğullarındaki garipliği. Teşhis konulduktan sonra da iki yıl boyunca evlerine hiç televizyon sokmamışlar. Anne Siral Demiral, "Aynen bir bağımlıya zararlı bir maddeyi bıraktirir gibi davrandık" diyor. Çocuklarının rehabilitasyon döneminde bir kreş bulamamaktan o kadar bunalmışlar ki, otistik çocuklar için bir kreş açmışlar. Bu arada aile içi bir sarsıntı da atlatmışlar. Eşi Haluk Göçener'le o günlerde boşanmış. Ama Rüzgar'ın eğitimi için birarada olmayı başarmışlar. Rüzgar şimdi sekiz yaşında. Aldığı eğitimin ardından iç dünyasındaki karanlığı aşmış hiperaktif bir yapıya bürünmüş. Ancak ara sıra öfke nöbetlerine kapılıyor, bazen saldırganlaşıyor. Hâlâ okula gidemiyor, okuma yazmayı özel eğitimle öğreniyor. Siral Demiral, "Bütün yakınlarıma söylüyorum. Çocuklarına klip seyrettirmeyin."

NİNNİYİ KENDİN SÖYLE

Doktorlara göre, teşhis konulan çocukları hastalığın etkisinden kurtarmak için yoğun çaba gerekiyor. Çünkü etkilenen beyinlerde hastalık çoğu zaman yerleşiyor. Doktorlar bu hastalığın teşhisini koyduktan hemen sonra televizyonu kesinlikle yasaklıyorlar. Çocuğun uyurken bile müzik dinlemesini istemiyorlar. Ailelere mümkün olduğu kadar çocukla, onun anlayabileceği ses tonu ile konuşmalarını tavsiye ediyorlar. Bu arada çocuklarla şefkat yüklü fiziksel temas da önemli. En önemli şeylerden biri de minik bebeklere ninni söylemek. Uzmanlar, "Radyoda ya da teypte çalmayın siz söyleyin" diyorlar.

Onlar zamanında fark etti .

Şiral Demiral ve Haluk Göçener oğulları Rüzgar'daki belirtileri erken fark etmiş. Şimdi tüm ebeveynlere uyarıp. "Hastalığın belirtilerini gözardı etmeyin" diyorlar. İşte adım adım otizme giden süreç; "Kendi dünyasındadır. Kendisi ilişki başlatmaz. İstediği şeylere ulaşmak için ilişkiye girer, insanları obje olarak gösterir, parmağı ile işaret edemez. Göz teması kuramaz, yüz ifadesi ciddidir. Dönük ya da hüzünlü bakar. Jest ve mimikleri kullanarak sevimli olmaya çalışmaz. Bay bay yapmaz. Oyuncağını vermez. Yaşıtlarından uzak durur. Öpmek ve öpülmekten hoşlanmaz"

Kliplere uyarı konulsun

Marmara Üniversitesi Odyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ferda Aktaş klip sendromu nedeniyle RTÜK'e başvurdu ve klip gösterimlerinde, "0-2 yaş arasındaki çocukların izlemesi sakıncalidir" uyarısının yer almasını istedi. Aktaş'in verdiği bilgiye göre bebeklerin davranışlarının dikkatli izlenmesi hastalığın tanımını kolaylaştırıyor. Ve Aktaş klip sendromunun belirtilerini söyle sıralıyor;

  • Oyuncaklarla konuşur gibi sesler çıkarmaz (7 ay)
  • Anlamlı isimlendirmeleri yoktur (10 ay)
  • "Annene götür" gibi basit emirleri anlayıp yerine getirmez (18 ay)
  • Üç kelimeli cümle kuramaz (2 yaş)
  • Karşısındakilerle isim ve cinsiyet tayin ederek konuşmaz (3 yaş)
  • Jest ve mimiklerini kullanmaz.
  • Evet, hayır, nasıl kelimelerini kullanamaz, zamir şeçimi bozuktur
  • Monoton, duyduğunu tekrarlayarak (anında ya da bir zaman sonra konuşur)
  • Kendine özel kelimeleri ya da konuşma tarzı (son heceleri söylememe gibi) vardır.
  • Oyuncaklar ve objelerle ağzına alarak, elinde oynayarak, yere düsürerek ya da bir yere vurarak ilgilenir.
  • Dönen eşyaları, çamaşır makinesini seyreder.
  • Elinde ip veya benzeri bir şeyi sürekli sallayabilir.
  • Kağıtlara, gazetelere, kitaplara özel bir ilgisi vardır, düzgün tutar.
ERKEN TEŞHİS ÇOK ÖNEMLİ

Prof. Dr. Ferda Aktaş, klip sendromu ile karşı karşıya kalan çocuklarda dört yaşından sonra tedavinin mümkün olmadığını söylüyor. Klip izlerken adeta büyüleniyorlar. Bol hareket içeren müzik kliplerinin dünyayı yeni yeni tanımaya çalışan minik gözler tarafından sürekli izlenmesi, beyinlerinde kimi zaman tedavisi mümkün olmayan hasarlara neden oluyor. "Klip sendromu" bulgularını taşıyan çocukların geçmiş hikayeleri "sürekli müzik klibi izlenmesi"ni içeriyor. Tv'de ardı ardına yayına sokulan klipleri izleyen çocuklar çevresiyle ilişkisini kesiyor, aile içi iletişimini en aza indirgiyor.